Fenerbahçe Acıbadem 3-1 Azerrail Bakü

Fenerbahçe Acıbadem Bayan Voleybol Takımımız hazırlık maçında Azerbaycan temsilcisi Azerrail Bakü’yü 3-1 yendi.

Burhan Felek Voleybol Salonunda oynanan karşılaşmaya Fenerbançe Acıbadem Bayan Voleybol Takımımız , Eda Erdem, Skowronska, Sokolova, Fofao,Fürst, Natasha Osmokrovic ilk altısı ve liberoda Songül Dikmen ile başladı.

İlk iki seti 25 - 23’lük sonuçlarla önde tamamlayan Takımımız üçüncü seti 25-19 geride tamamladı. Dördüncü seti 25- 18 önde tamamlayan Fenerbahce Acıbadem Bayan Voleybol Takımımız maçtan  3-1 galip ayrıldı.

 























Haber ve fotoğraflar fenerbahçe.org'tan alıtıdır.

Real Madrid'li Adebayor


Adebayor için görüşler ikiye ayrılmış durumda. 6 ay sonra Manchster'ın yolunu mu tutucak, yoksa Mourinho onu yeniden mi yıldız yapacak? Bence 2. seçenek daha akla yatkın. Hem diyelim o beklenen üst düzey katkıyı yapamayacak olsa da bu takıma en azından 6 ay  ikinci bir santrafora kesinlikle ihtiyaç vardı.

Fenerbahçe 2 - Gençlerbirliği 1

Önemsiz bir maç olsa da yazılacak çok şey var aslında bu maçla ilgili. Sırayla değinelim;

1)Dia ve Stoch ne zaman istenilen düzeye ulaşacak ?
Sezon başından beri herhalde cevabı sabırsızlıkla beklenen ilk soru bu olsa gerek. İki transfer de Aykut Kocaman'ın isteği doğrultusunda, onun oyun anlayışına uyduğu için transfer edildi. Ama ikisi de sezon başından beri yok. Hadi diyelim Stoch'un ilk yarı Dünya Kupası yorgunluğu vardı. Ama koskoca, hatta dünya kupasından da uzun bir ara vardı. Atılmadı mı o yorgunluk üstten ? Dia ise maç içinde çok gelgitleri olan bir oyuncu. Ve en göze çarpansa eğer takım iyi ise o da iyi. Takım kötü iken hiçbir olumlu hareketi olmuyor. Yavaş yavaş bu iki oyuncu için ben de ''Acaba olmayacaklar mı?'' sorusu oluşmaya başladı. Ayrıca kanat oyuncuları olmalarına rağmen skora hiç ama hiç katkıları yok. Toplasan ikisinin sezon başından beri en fazla 4 golde imzası vardır. Stoch'ta bu sıkıntı çok göze batıyor. Sürekli kaleyi düşünüp şut çekiyor. Ama nedense bu şutların çoğu kaleyi bile bulmuyor. Eğer bu ikisi bu seviyede devam ederse, geçen sene bizi kısır oyuna iten Mehmet Topuz-Özer ikilisinden oluşan kanatlara döndürecek takımı Aykut Kocaman.

2)Özer ne zaman istenilen Özer olacak?
Gerçi sakatlıktan yeni çıktı diye biraz kredi verilebilir Özer'e. Ama hiç ışık yok ne yazik ki Özer'de. Dün de oyun içinde yok gibiydi adeta.

3)Caner adam olur mu ?
Hiçbir önemi olmayan bir maç oynuyorsun ve haftasonu çok önemi olan bir maçın var. 2 tane amatörlerin bile görmeyeceği sarı kart görüp kırmızı kartla oyun dışı kalıyorsun. Oyundan çıkarken de seni haklı olarak protesto eden taraftara küfür ederek çıkıyorsun. Her zaman oyuncu protestosuna karşıyım ama Caner gerçekten haketti artık ! Hani ilk vakası olsa neyse. Geçen sene Galatasaray'ı Avrupa Ligi'nden elenmesinin asıl sebebi Caner. Gördüğü salakça kırmızı kart yüzünden. Bence Fenerbahçe bu oyuncudan kesinlikle kurtulmalı.

4)Kaptan Bilica.
Çok kişiyi rahatsız etmiştir bu kaptanlık olayı şüphesiz. Çoğu kişi de Bilica'dan nefret eder. Hak veriyorum. Ama Bilica asla mücadele etmeyen bir oyuncu değildi. Elinden geleni yapan, varını yoğunu ortaya koyan biri. Ama kapasitesi üst düzey değil. Tamam dengeli hareketler de yapmıyor futbol harici ama dediğim gibi asla ve asla mücadeleden kaçınmayan biri.

5) Yedeklerin Performansı
Bekir İrtegün: özellikle sınırlarını zorlayan bir oyun oynadı. Bence zaman zaman yabancı kontenjanından forma bulursa sırıtmadan oynayacağını gösterdi bize. Çoğu takım yerli stoper arayışındayken elimizde tutubileceğimiz yegane oyunculardan. Gerçi dün sağ bek oynadı ama, stoperdeyken de işini iyi yapıyor.
İlhan Eker ise pek sırıtmadı diyebiliriz. Edu'ya benzettim biraz onu. Oyun içinde çok ön planda olmasa da işini yapan bir görüntü çizdi.
Cristian'sa sanki umudu kesmiş gibiydi. Son haftalarda ligte gösterdiği o üstün oyun bile onu sanırım burada tutmayacak gibi. O da bunu anlamış olacak ki, dünkü maçı pek umursamadı.
Mert Günok yedek kaleci olmak herzaman zordur. Çok göze batan artı ve eksileri yoktu maçta.

Ziraat Türkiye Kupası Saçmalığı

Başlı başına saçma sapan statüye sahip olan bir kupaya sahibiz. Herhalde en heycansız,  ilginin en az olduğu kupa bizim kupadır avrupada. Harbiden Fenerbahçe'nin yıllardır kupayı alamamasından başka(tam yıl veremedim, sürekli değişiyor çünkü) hiçbir espirisi yok bu kupanın. İlginin en az olduğu kupa dedim ya hani; çoğu zaman açık kanaldan yayımlanmasına rağmen o hafta kupa haftası olduğunu son gün veya son dakika öğreniyorum bu kadar futbol izlemeyi seven biri olarak.

İlk saçmalık grup usülüyle başlıyor. Dünyanın hiçbir yerinde yok desem yalan olur. Belki Mozambik Cumhuriyeti'nde falan vardır grup usülü kupa maçları. Ama avrupa'nın hiçbir yerinde yok. Ama biz de var. Niye ? Büyük takımlar daha çok maç oynasın, yayıncı kuruluş daha çok maç yayımlasın, daha çok reklam geliri elde edilsin.Tek mantığı bu olabilir mantık pencersinden baktığımızda. Ama bu pencerenin dışından bakan o kadar çok insan var ki futbolun içinde, kendilerince başka mantıkları vardır bu grup statüsü için herhalde.

Gaziantep BB Beşiktaş'ı yendi, Trabzon'la berabere kaldı ve az kalsın gruptan çıkamıyordu bu salakça grup statüsü yüzünden.  Kupa maçları heyecanlı yapan, küçük takımların(aşağılamak maksadlı değil bu küçüklük) kendinden daha güçlü takımlara daha iyi motive olup onlarla başabaş oynamasından ve bundan dolayı çıkan sürpriz sonuçlardan kaynaklanıyor. Örnek vermeye gerek yok ama bakınız:Fa Cup.

Bir başka saçmalıksa grup sonrası. O kadar grup yaptın bari, gruplarda sıralama önemli olsun. Ama o da yok cık. Onun da önemi yok. Grupta 1. de olsan, 2. de olsan aynı değerde bir üst tura çıkıyorsun. Hadi bunu da geçtim, bir üst turda aynı gruptan rakiple bile eşleşebiliyorsun. Vay anasını arkadaş. Ahanda 2011 sezonu kupa çeyrek finalinde boku çıktı bu olayın. Her takım grubundaki rakiple eşleşti. Evet şaka değil, gerçek. Zaten matematik olarak da çok zor bir olay değil her takımın kendi grubundan biriyle eşleşmesi.  Ama her takım kendiyle de eşeleşebilirdi. Ondan korkmadım değil yani kurayı izlerken.

Şu an sorsak ''son 10 finalistle, şampiyonu sayın'' diye, eminim 10 kişiden en fazla 1'i sayar. Ben şahsen 9'luk kısımdayım. Bi kaydettiğimiz finalleri hatırlıyorum o kadar.

Velhasıl; başlı başına saçma sapan statüye sahip bir kupaya sahibiz.

Not: Giriş cümlesiyle, yazının bitiş cümlesi  aynı olmuş. İşte o arada okuduğunuz yerler kadar gereksiz bir kupa. Neticede o kadar şey yazmışım ama dönüp dolaşıp başladığım yere gelmişim. Bu kupada da finalle ilk maç arasındaki maçlar o kadar gereksiz bir hal almış durumda.

Jose Mourinho ve Sözleri

*''Dünya'nın en iyi teknik direktörü ben değilim ama benden iyisi yok.''

*Bologna teknik direktörü Mihajloviç, Mourinho için "Mourinho ile futbol konuşmam. futbol oynamamış birinin bazı şeyleri anlamasını beklememek lazım" dedi. Mourinho'nun Mihajloviç'e kendi stilinde cevabı "Jokey olmak için önce at mı olmak gerekir?"

*Frank Rijkaard’a dair: “Benim futbol hayatımda koca bir sıfır var. Ancak onun futbol hayatı mükkemmeldi, başarılarla doluydu. Benim teknik direktörlük kariyerimde kupalar varken, bu kez Rijkaard’ın elinde koca bir sıfır var.''

*Manchester United’a dair: “Stres mi? Kuş gribi bende daha çok stres yaratıyor. Ciddiyim, kuş gribinden bile Manchester’dan fazla korkuyorum.”

*“Normal şartlar altında Porto şampiyon olacaktır; anormal şartlar altında, Porto yine şampiyon olacaktır.

*Barcelona’ya yenildikleri maçta Asier Del Horno’nun maçtan atılmasına neden olan Lionel Messi için: “Barcelona, muhteşem tiyatrolarıyla bir kültür kenti. Bu çocuk da artistliği iyi öğrenmiş.''

*Takımda yaptığı taktik ve oyuncu değişikliklerine dair: “Eğer evdeki garajınızda bir Bentley’niz, bir de Aston Martin’iniz varsa ve her Allah’ın günü gideceğiniz yere Bentley’inize binerek gidiyorsanız, e biraz aptalsınız demektir.


*''Eğer işimin kolay olmasını isteseydim, Porto’da kalırdım. Güzel mavi koltuk, UEFA Şampiyonlar Ligi kupası, Tanrı ve Tanrı’dan sonra ben.''

*Tottenham ile Stamford Bridge'te berabere kalınan maç sonrası: ''Tottenham buraya bir otobüsle geldi ve o otobüsü kalenin önüne çektiler.''

* Zlatan İbrahimovic-Eto'o takası hakkında'' Sadece aptal bir antrenör İbrahimoviç'i kaybettiği için üzgün olmadığını söyleyebilir ancak onun yerine gelen oyuncuyu beğenmemek de yalnızca aptal birinin söyleyebileceği bir şey" dedi. Elbette Eto'o da çok büyük golcü ama Ibrahimoviç'le asla karşılaştırılamaz bile. Ibrahimoviç'in üstüne sistem kurabilirsin ama Eto'o yu kurulu sisteme yerleştirebilirsin ancak.''

*Puan kaybından sonra basın toplantısında soru gelir: "Takım yorgun muydu?"

-Yorgun mu? Günde 15 saat çalışıp ayda bir kaç yüz euro kazanıp evine dönen baba yorgun olur. biz değil.

* Roman Abramovich’e dair: “Eğer bana takımı çalıştırma konusunda yardım etseydi, ligin dibine vururduk. Ve eğer ben ona mali işlerinde yardım etmeye kalksaydım, çoktan iflas etmiş olurduk!”

*Hakemler hakkındaki soruya verdiği cevap.: ''O sizin sorununuz ben yabancıyım gideceğim ve bir gün.Hakemler sizin, ne yapacağınızı  siz düşünün.''


*''Tanrım beni dostlarımdan koru, düşmanlarımla ben uğraşırım.''


*''Şampiyonlar ligi finali Inter için bir hayalin gerçekleşmesi, Barcelona içinse bir saplantı. İşte fark bu. Hayal etmek, saplantıdan daha saftır. Hayalin içinde gurur vardır, dünyanın her yerinde böyledir. Barcelona için hayal Roma'da gerçekleşti, Bernabeu'daki final ise onlar için sadece bir saplantı."


*''Ben Şampiyonlar Ligi Kupasını daha önce kazandım ama İnter bunu 50 yıldır kazanıamıyor''


*Barça-Inter Şamp. Lig. maçı sonrası basın toplantısı;  Gazeteci: İleride Barcelona'yı çalıştırma fikrine nasıl bakıyorsunuz?
JM: Burada benden ne kadar nefret edildiğini sizler de gördünüz. Bunun sevgiye dönebileceğine inanacak kadar salak olduğumu mu düşünüyorsunuz?


* ''Barcelona serisini kazandık ama herkes Barcelona'nın ne kadar iyi oynadığından ve bizim kalenin önüne takım otobüsünü park ettiğimizden bahsediyor. Kalenin önüne takım otobüsünü parketmedik, takım uçağını parkettik. 2 sebebi vardı. Birincisi 10 kişiydik, ikincisi ilk maçı 3-1 kazanmıştık. Otobüs, gemi ya da uçak park ederek değil, San Siro'da onları ezerek finale çıktık."

* Manchester United maçına dair: “Menajer ve oyuncuların, kendi sahalarında oynadıkları son maçta, bize karşı kaybetmeleri üzerine sahada şeref turu attıklarını gördüm. Böyle bir şeyi Portekiz’de yapmaya kalksanız, tepenize şişe yağdırırlar!

* Kendisini yuhalaması kuvvetle muhtemel Barcelona taraftarlarına dair: “Salı günü sahaya maçtan önce çıkıp, kalabalığın yaratacağı duygunun tadını çıkaracağım.”

*

Copa Del Rey'de El Clasico Finali

Şimdiden bu başlığı atsak yanlış olmaz herhalde. Sevilla'yı deplasmanda Benzema'nın tek golüyle 1-0 mağlup ettik. Barcelona'ysa evinde Almeria'yı 5-0 ile geçerek çok önemli bir avantaj elde etti. Barcelona elbette ki bizden daha avantajlı ancak evinde bileği bükülmeyen Mourinho bu maçta Sevilla'ya Santiago Barnebau'da en azından yenilmeyerek finali getirecektir. 5-0'ın intikamını 2 maça yayarak almak için çok önemli bir fırsat olacak bizim için bu final.

Maçın geneline bakarsak, ilk 11 şu şekildeydi;
Casillas, Ramos, Carvalho,Raul Albiol, Arbeloa, Xabi Alonso, Lass(Marcelo), Khedira, Mesut(Grenero), Ronaldo ve Benzema(Di maria).
Diğer maçlardan farklı olarak bu sefer orta alanı 3lemişti Mourinho. Pepe'nin sakatlığında Ramos genelde stoperde oynarken bu sefer sağ bekte görev aldı. Kuşkusuz Ramos sağdayken çok ama çok daha etkili. He elinizde o stoperde oynarken onun açığını kapatacak bir sağ bek vardır o zaman stoperde düşünülür ama o da yok. Tekrar eski yerine çekerek Ramos'u doğru yaptı Mourinho bence.

Son haftalardaki o hücum kısırlığını üstünden atmış gibiydi Real Madrid.Skor tek golle elde edilse de daha üretkendik dün gece.  Benzema'ysa sanki ''Ne gerek vardı Adebayor'u almanıza?'' dercesine güzel bir gol attı. Bu adamın sorunu bu işte. Gol atarken attığı goller genelde üst düzey, ancak yanında kaçırdığı gollerde çok beceriksizce. Bunu dengeleyebilse sorun olmayacak. Ancak Adebayor'un alınması Benzema ne kadar iyi de olsa gerekliydi. 2. bir santrafor şart.

Dün gece jeneriklere geçebilecek 2 gol çok şansızca kaçtı. İlki Xabi Alonso'nun orta sahadan kaleye yolladığı top. Mesut'a atılan çok güzel bir topu çıkarmak için Sevilla kalecisi Palop kaleden baya bir açıldı. Bunu fırsat bilen Alonso ortasahadan öyle akıllıca bir vuruş yaptı ki. Ama şansızlık kaleye giden top son anda falso alıp auta yöneldi. 2.si ise Sergio Ramos'un rövaşatası. Kornerden gelen topa öyle güzel vurdu ki Ramos. Ama o da direğin hemen üstünden dışarı gitti. Dün bu iki gol dışında kaçan öyle bir gol daha vardı ki. Ama bu ''Nasıl kaçar?'' dedirten cinstendi. Ronaldo ve Mesut ikilisi kaleciyle karşı karşıya gol kaçırdılar. İnanılmaz gerçekten.

TKBL: Fenerbahçe 85-67 Samsun Basket

Maçın sadece ilk yarısıyla, 2. yarının başını izleyebildim. Açıkcası ilk yarı, özellikle de 2. periyot sayı üretmekte oldukça sıkıntı çektik diyebiliriz. Hücumda etkili olmadığımız bir oyunda savunmada biraz işi sıkı tuttuğumuzdan en azından rakibi skor olarak bizim altımızda tutmayı başardık. Taurasi ve Taylor'ın yoklukları hissediliyor açık bir şekilde. Skor üretemediğimiz zamanlarda ekstra bir şeyler yapan/yapabilen bir Angel var şu an. O da bir yere kadar elbette. Skor üretememizin bir başka sebebiyse içeriye pek top indirmememiz olabilir. Nevriye ve Matovic ilk yarı oldukça az top kullandılar. 2. yarının başındaysa 8-0'lık bir seriyle başladık, sonrası ise ben de yok. Oradan sonra  bu periyotta işi bitirmişiz ama.

Lig uzun bir maraton. Bunun yanında zorlu euroleague maçları da var. Böyle zorlandığımız maçlar elbette olacak. Ama mühim olan bu zorlandığımız maçları da kazanmayı bilmek.

SALON: Caferağa Spor Salonu
HAKEMLER: Fatih Söylemezoğlu, Tunçtan Durmuşcan, Mirhan Ateşer

FENERBAHÇE (85): Anete Jekabsone 20 (4 ribaund), Hana Horakova 4 (1 ribaund-2 asist), Birsel Vardarlı 4 (6 ribaund-4 asist), Esmeral Tunçluer 8 (4 ribaund-4 asist), Şaziye İvegin, Nevriye Yılmaz 19 (8 ribaund-3 asist), Ivana Matovic 10 (3 ribaund-2 asist), Olcay Çakır, Nevin Nevlin 8 (10 ribaund-1 asist), Angel McCoughtry 12 (4 ribaund-2 asist). 

SAMSUN BASKETBOL (67): Cansu Aslan 6 (2 ribaund-2 asist), Deniz Boz 3 (1 asist), Ceyda Kozluca 21 (3 ribaund-1 asist), Ebru Ünal, Doğa Comba, Nazlı Güler 8 (4 ribaund-1 asist), Jessica Adair 16 (11 ribaund-1 asist), Kristi Toliver 5 (1 ribaund-3 asist), Makbule Amachre 8 (1 ribaund-1 asist). 

1. PERİYOT: 22-18
2. PERİYOT: 12-13
3. PERİYOT: 27-10
4. PERİYOT: 24-26
Fenerbahçe 85-67 Samsun Basket

Konyaspor'un El-Hadji Diouf Arzusu

Hürriyet'in haberine göre Konyaspor ciddi ciddi ilgileniyormuş kendisiyle. 30 yaşında ve son zamanlarda düşüşte olan bir futbolcu olsa da yetenekli bir oyuncu. 2002 Dünya Kupasındaki o efsane Senegal'in kilit oyuncularındandı. Uzun zamandır da Premier Lig'te oynuyor. Gelse ligimize renk katar diye düşünüyorum. Renk katardaki katar sanki biraz 'Qatar' havası mı kattı ne ?

Bir Fenerbahçe Acıbadem Klasiği 3-0

Fenerbahçe Acıbadem erteleme maçında ligin play-offu kovalayan ekiplerinden Nilüfer Belediyesi karşısında zorlanmadan 3-0 kazanmasını bildi. İlk set oldukça rahat geçti diyebiliriz bizim açımızdan. Bunda da en büyük pay alınan blok sayılarıydı. Yanılmıyorsam 6 veya 7 blok sayısı aldık. Hemen hemen 4 sayıdan 1'i bloktan geldi. Seti de bu rahat oyunla 25-16 kazandık.

2.seteyse klasik ''Bu maçı kazandık'' havası etkisiyle başladık. 3-2 öndeyken rakibin üstüste 4 sayı almasıyla 6-3 geriye düştük hatta. Daha sonra oyunumuzu toparlayp 11-7'e getirdik skoru. Ancak  bundan sonraki periyotta aradaki fark 1 ve 2 arasında gidip geldi. Taa ki Fafao servise geçene kadar.20-18'ti yanılmıyorsam ve oradan 25-18'i aldık seti.

3.sette maçı kazanamayacağı anlayan Nilüfer Belediyesi oyundan koptu ve ilk sete benzer bi oyun vardı sahada. Bu seti de rahat bir şekilde 25-14 kazandık.

Bu maçlar zaten kazanmamız gereken maçlar. Gerçekçi olmak gerekirse Fenerbahçe Acıbadem bu ligde sadece 2 takıma yenilebilir. Daha doğrusu sadece 2 takım bizi yenebilecek kapasitede. Bu gibi maçlar yorgun oyuncuları dinlendirmek için ideal maçlar. Nitekimde Dicle maçında olduğu gibi farklı bir kadroyla çıktık maça. Herkes dinlendi sayılır takımda. Sadece Nati ve Sokolova hariç. Fürst ise yabancı rotasyonunda en çok dışarıda kalan oyuncu. Fürst'ün biraz daha oynayıp özellikle Sokolova'nın dinlenmesi gerekiyor bence.

Fenerbahçe Acıbadem: Fafao, Sokolova, Nati, Songül(L), Yağmur Koçyiğit, Ergül Avcı, Eda Erdem. (İpek,Zülfiye ve Naz da kısa süre oynadı)
Maçın Oyuncusu: Natasa Osmokrovic

Şimdiyse sırada Fenerbahçe Erkek Voleybol takımının Teledünya Türkiye kupası maçı ve Fenerbahçe Kadın Basketbol takımımızın Samsun Basket ile TKBL maçı var. Bu iki maçı da kazanırsak süper olur.

ve Arsenal Finalde

Nicklas Bendtner
Yayın olmadığından maçı izleyemedim. Sadece en önemli anlarına bakabildim maçtan sonra. Şu ana kadar 4 kulvarda da kayıpsız yolumuza devam ediyoruz. Ligte işler yolunda, Fa Cup'ta turu geçtik ve Lig Kupasında (Carling Cup) final. Şampiyonlar liginde de işimiz zor gözükse de bu sefer turu geçen taraf biz olacağız.

İlk maçı yoğun maç temposunda deplasmanda 1-0 kaybetmiştik İpswich'e. Ama rövanşı 3-0 kazanarak finale kalmayı başardık.Zorlandık diyebiliriz.Golü 61. dakikada bulduk. Golden önce izlediğim kadarıyla 1-2 net pozisyonumuz var aslında. Maçtan önce Arsene Wenger; "Paul Jewell çok deneyimli bir teknik direktör. Daha önce 2006'da Wigan'ı çalıştırırken bizi yenmişti. Bu akşam onlardan çok katı bir defans beklemiyorum fakat bizim için kolay olmayacak." açıklamasında bulunmuştu. Açıklaması tuttu diyebiliriz.Zor oldu ama kazandık. Bendtner golü harikaydı gerçekten.

Şimdi önümüzde pazar günkü Emirates'te Huddersfield ile Fa Cup maçı var.  Huddersfield Coca-Cola Football League One'de mücadele ediyor. Daha önce 1 kez de (1992 yılı) Fa Cup'ı kazanmışlıkları var. Bizim için bu turu tek maçta halledip, bu yoğun maç trafiğine bir başka maç sokmamamız lazım. Pazar günü de kayıpsız geçersek herşey çok daha güzel olacak.


İlk 11:Szczesny-Sagna(:Eboue dk.18), Koscielny, Djourou, Clichy-Denilson, Wilshere, Fabregas, Arshavin(Nasri dk.84), Bendtner-van Persie(Theo Walcott dk.84)
Goller:Bendtner dk.61,Koscielny dk.64,Cesc Fabregasdk.77

Adebayor Real Madrid'de

Ve düelloyu kazanan Jose Mourinho oldu. Daha önce ''Seneye konuşmak için erken'' diyerek bir anlamda Başkan Perez ve genel direktör Valdano'ya rest çeken Mourinho en sonunda istediğini aldı.Van Nistelrooy için Hamburg'tan olumsuz yanıt alan Real Madrid'de gündemdeki bir başka isim olan Adebayor'un transferi gerçekleşti. Madrid Adebayor'u kiralamak, City ise satmak istiyordu. Bu yüzden transfer biraz geçikti. Ama sonunda Madrid'in dediği oldu ve sezon sonuna kadar kiralandı Adebayor.

Adebayor Arsene Wenger'in yarattığı bir oyuncu. Onu oynatabilmek için ekstra bir hoca lazım. Bu yüzden de başarılı olamadı Manchester City'de. Mourinho da Wenger gibi ekstra bir hoca. Adebayor'un da tekrar kendini kanıtlaması lazım. Mourinho'nun bu tip yetenekli ancak kendini yeniden kanıtlaması gereken oyuncularla neler yapabileceğini biliyoruz. Fazla geriye gitmeye gerek yok; Wesley Sneijder, Diego Milito bunun en güzel örnekleri.

Böyle Taraftar Görmedim

Simao Sambrosa da ülkemize gelen her yabancı gibi o takımın taraftarını övmek için ''Böyle taraftar görmedim'' demiş. Benim anlamadığım her yabancı istisnasız bu ve buna benzeri cümleleri kuruyor. Acaba yurt duşında seyircisiz oynama cezası çok mu yaygın da bu futbolcular taraftar göremiyor?

Anna Vajda Ayrıldı

Takımda az süre bulduğundan şikayetçi olan Anna Vajda ZVVZ USK Prague ile anlaşmış. Daha önce de Macar basınına bu yönde şikayetlerde bulunmuştu Vajda. Hem Fiba Europe'nın hem de  USK Prague'ın web sitelerinde haber var. Ancak bizim fenerbahçe.org'ta yine tık yok. Neyse birkaç güne onların da haberi olur ver sitede duyururlar.

Serie A 2010 Yılı Oscarları

İtalya Serie A'da ligte forma giyen oyuncuların verdiği oylarla 2010'nun oscarları sahiplerini buldu. 3 kupa kazanan(serie a,şampiyonlar ligi ve italya kupası) İnter gecenin yıldızıydı doğal olarak.


En iyi teknik direktör --> Jose Mourinho-İnter
En iyi İtalyan futbolcu --> Antonio Di Natale-Udinese
En iyi yabancı futbolcu --> Diego Milito-İnter
En iyi kaleci --> Julio Cesar-İnter
En iyi defans oyuncusu --> Giorgio Chiellini-Juventus, Walter Samuel-İnter
En iyi hakem --> Emidio Morganti
En iyi genç oyuncu --> Javier Pastore-Palermo
En iyi futbolcu --> Diego Milito-İnter
Yılın en güzel golü --> Maicon-İnter( Juventus'a attığı gol, bu gol gerçekten harikaydı)
Yılın takımı --> İnter
Yılın gol kralı --> Antonio Di Natale-Udinese
Fair-Play ödülü --> Antonio Di Natale-Udinese
Taraftar ödülü --> Edinson Cavani-Napoli


Tammy Sutton-Brown ile yeniden

Son birkaç gündür konuşuluyordu bu transfer. Ve en son yine fenerbahçe.org'tan açıklandı.Tekrardan hoşgeldin evine Tammy.


Hem Avrupa hem de Türkiye’de istikrarlı başarısını devam ettiren Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı, son dönemdeki transferlerine bir yenisini daha ekledi. 

Takımımız, Angel Mccoughtry ve Anete Zogota transferlerinin ardından geçen seneki şampiyonluk kadrosunda da bulunan eski oyuncumuz Tammy Sutton-Brown ile yeniden anlaştı. 

33 yaşında ve 1.93 metre boyundaki Kanadalı oyuncu, 4-5 numara pozisyonunda görev yapıyor. Kariyerine Rutgers University’de başlayan Kanadalı oyuncu, daha önce Charlotte Sting, USK Prague ve Dynamo Moscova takımlarında oynamıştı. 

2001’den beri WNBA’de forma giyen deneyimli oyuncu son 4 sezondur Indiana Fever takımında forma giyiyor. Geride kalan sezon Fever’da 8.1 sayı, 5.1 ribaund, 0.9 asist istatistiklerini yakalayan Sutton-Brown, 2006-07 sezonundan sonra aralıksız 4 yıl Fenerbahçe forması giymişti. 

Başarılı pivot, geçen sezon 25 maçta, 22.3 dakika ortalama oynama süresinde 7.2 sayı, 3.9 ribaund, 1.3 asist, 1.2 top çalma, 1.1 blok ve 1.7 top kaybı istatistiklerini yakaladı.

Tammy Sutton-Brown, Türkiye’de olduğu süre içerisinde Fenerbahçe ile birlikte 4’ü lig şampiyonluğu 3’ü Cumburbaşkanlığı Kupası ve biri Türkiye Kupası olmak üzere toplam 8 kupa kaldırmıştı. 

Kanadalı oyuncu, yeniden Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı’nın başarısı için mücadele edecek.

Tammy Sutton-Brown sağlık kontrolünden geçti

Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımımızın kadrosuna kattığı oyuncularımızdan Tammy Sutton-Brown rutin sağlık kontrolüne tabi tutuldu.

 
Kadıköy Acıbadem Hastanesi’ne gelen Kanadalı oyuncu kan testi, ortopedi, genel cerrahi, göz muayenelerinin ardından efor testinden geçti.

Tammy Sutton-Brown sağlık kontrol sonuçları Kulübümüz sağlık ekibi tarafından değerlendirilecek.

Fenerbahçe formasını daha önce dört sezon giyen Kanadalı basketbolcu bu formayı tekrar giyecek olmaktan dolayı çok mutlu olduğunu belirtirken, takıma katkı sağlamak istediğini söyledi.
 http://www.fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=22710

Haftaiçi Spor Ekranı (26-27 Ocak 2011)


26 Ocak 2011 ÇarşambaBayanlar Voleybol Ligi
Fenerbahçe Acıbadem - Nilüfer Bld.
Burhan Felek S.S. / 17.00
Yayın: FBTV

TKBL MaçıFenerbahçe - Samsun Basket
Caferağa S.S. / 19.00
Yayın: FBTV

Voleybol Erkekler
Teledünya Türkiye Kupası
Fenerbahçe- Sivas 4 Eylül Belediye
Burhan Felek / 19.00
Yayın:NtvSpor

27 Ocak 2011 Perşembe
THY Euroleague Top 16
Fenerbahçe Ülker-Valencıa
Sinan Erdem S.S /21.45

Ziraat Türkiye Kupası 5. Hafta
Fenerbahçe - Gençlerbirliği
Şükrü Saracoğlu/20.00
Yayın: TRT 1


Robin Van Persie

Geçen sezon hiç yoktu neredeyse Robin van Persie sakatlık yüzünden. Bu sene de dönüşü biraz geçikmeli oldu RVP'nin ama tam oldu. Son 3 maçta tam 6 gol. Eski van Persie'nin dönüş sinyallerini çok keskin verdi bize RVP.Son olarak 3-0 kazanılan Wigan maçının da yıldızı oldu. 3 gol ile Arsenal formasıyla ilk hat-trickine ulaştı Hollandalı. 1 penaltı kaçırdı ve 1 topu da direkten döndü.

RVP Arsene Wenger'in oyun sisteminde Chamakh'tan da,  Bendtner'den de, Arshavin'den de daha çok uyuyor. van Persie'nin bu şekilde dönmesi bizleri şampiyonluk için daha da umutlandırdı.

Dicle Üniversitesi 0-3 Fenerbahçe Acıbadem

Maç yayını olmadığından maçla ilgili pek bir şey yazamayacağım. Maçın genel görüntüsü şu şekilde;



DİCLE ÜNİVERSİTESİ 0-3 FENERBAHÇE ACIBADEM

Salon: Ziya Gökalp 
Hakemler: İsmail Yıldırım, Erhan Çelik 

Dicle Üniversitesi: Silvana, Victoria, Kate, Tuğçe, Tuğba, S. Deniz, (Şükran) 
Fenerbahçe Acıbadem: Chris, Naz, Yağmur, Liuba, Songül, Nihan (Nati, İpek, Zülfiye, Ergül) 

Setler: 18-25, 19-25, 23-25 
Süre: 62 dakika (18, 21, 23)

Zor da olsa Real Madrid

Malaga maçında teknik direktör Jose Mourinho biraz revizyona gitti kadroda. Mesut, Xabi Alonso ve Khedira yedekti. Khedira yedekken oynayan Lass da yedekti işin ilginç yani. Granero ve Gago'ya emanet etmişti orta sahayı. Mesut'un yerineyse hazır olmayan Kaka'ya vermişti formayı. Kaka'nın hazır olmadığı çok açık. Mourinho ise onu hazır hale getirmek için sonradan oyuna sokmayı değil de, ilk 11 de başlatmayı tercih ediyor. Doğru da yapıyor bence. Umarım kısa sürede beklediğimiz, özlediğimiz Kaka'yı izleriz sahada.

Bu revize edilmiş kadro ilk yarıda istenileni vermedi açıkcası. 2. yarıya da Kaka-Mesut ve Gago-Alonso değişiklikleriyle başladı Real Madrid. Ama yine de o sezon başındaki rakibi bunaltan, en kısa yoldan sonuca giden Madrid yoktu sahada. Son iki maçtır skor üretmekte sıkıntı çekiyor takım. Son 2 maçta yalnızca 2 gol atılması da bunun en büyük göstergesi.

Maçın özeliyle paralel olarak Benzema konusuna gelelim. Son haftalarda Jose sürekli bir forvet istediğini dile getiriyor.Başkan Perez ve genel direktör Valdano ise Benzema'nın kazanılmasından yana. Dünkü maçta golü de Benzema attı, ancak attığının yanında dünyalara kaçırdı. Attığı gol çok şıktı. ''Gerçek Benzema'' bu dedirten bir goldü. Ancak attığının yanında kaçırdıkları ve geçen yazımda da değindiğim acemice ofsaytta kalması bu attığı gole gölge düşürmüş durumda. Şüphesiz üzerinde büyük baskı var Benzema'nın. Ancak bu attığı gol de bu üzerindeki baskıyı hafifletmezse o zaman Madrid'in bundan sonraki haftalarda işi oldukça zor.

1-0 Oldu, Bizim Oldu mu ?

Haftaya direkt rakibinle oynayacaksın, puan farkı 9. Bu maçta puan kaybedersen, haftayaki maçın hiçbir önemi kalmayacak. Üstüne üstlük rakibin de senden 1 saat önce  puan kaybederek bitirmiş maçı. Stresli, kaygılı olman çok normal ama bu kadar da kötü oynaman normal mi ?

İlk tehlikeli olduğumuz an 34. dakikadaki Alex'in ceza alanı dışındanki sert şutuydu. Az farkla üstten dışarı gitti. O da öyle aman aman bir atakta gelen şut değildi, Alex'in bunlar bir şey yapamayacak bari ben şut çekeyim şuradan düşüncesiydi. Ondan sonraki tehlikemiz, 36'da frikikten Alex'in şutuydu. O da benzer şekilde dışarı gitti. Yani kazanmaya bu kadar muhtaçken ilk şutunu 34'te çekmen ne kadar doğru?   Allahtan Antalyaspor beceriksizti de, kaleye çektiği 6veya 7 şuttan hepsi dışarı gitti. Çoğu da müsait posizyonda.

Bundan sonraki tehlikeyse Gökhan Gönül'ün o mükemmel golüyle neticelendi. Gökhan Gönül kesinlikle bu takımın standartlarının üzerinde bir oyuncu. Hani en iyi Türk oyuncumuz Arda(!) ya, bence bunu diyenler bir kez daha düşünüp Gökhan Gönül'e haksızlık ettiklerini anlasınlar. En iyi oyuncu kıyaslamasında hep hücum oyuncuları bir adım daha öndedir ancak Gökhan Gönül bu performansıyla kendini adımlarca öne atıyor bence.

Niang aynı Niang, Semih de ona ayak uydurmuş bir haldeydi. Alex ise çektiği 2 şut dışında ortalarda yoktu. Mehmet Topuz'un şu takıma hiçbir katkısı yok,Selçuk savunma anlamında çok başarılı ama oyunun diğer yönünde hiç yok. Santos pek sırıtmadı. Yobo ise iki tane kritik yerde top kaybı yaptı. Şanslıyız ki canımızı acıtmadı bu top kayıpları.

Aykut Kocaman'ı yaptığı değişikliklerse tamamen skoru koruma amaçlıydı. Tabii bu değişiklikler Antalyaspor gibi üretmekte zorlanan takımlarda skoru korur ama daha yararıtıcı bir takıma karşı sorun yaratır ve gol de yersen bu yaptığın değişikliklerden sonra takım gol de atamaz. O yüzden dün işe yaradı bu hamle  ama hep tutmaz yane.

Maçta en akılda kalıcı sahne ise  golden sonra herkesin Aykut Kocaman'a gidip onla kucaklaşmasıydı. Zor günler geçiren Aykut Kocaman için güzel bir jestti. Ama bu tabloda eksik olan 3 kişi varmış Oğuz Yörük'ün attığı tivitten öğrendiğim kadarıyla: Alex- Lugano-Santos üçlüsü. Umarım artniyet yoktur bu koşmamada.

%100 Nevriye Yılmaz

Tarsus maçının yıldızı Nevriye
13'te 13 2 sayı, 1de 1 3 sayı ve 1de 1 serbest atış çizgisinden, toplam 30 sayı. Bunun yanında da 14 ribaund. %100 başarı bu olsa gerek.

Fenerbahçe Kadın Basketbol takımımız ligin 13. haftasında ligin yukarılarını hedefleyen, 3. sıradaki Tarsus Belediyesine konuk oldu. Genel olarak üstün taraf bizdik. Bir tek 3. periyottaki ''maçı kazandık'' rahatlığı sonucu biraz fazla sayı yedik (23 sayı).

Maçtaki en önemli nokta Nevriye Yılmaz'ın eline gelen her topu sayı yapmasıydı. Müthiş oynadı gerçekten. Bu takıma birçok yabancı yıldız gelip giderken, böyle bir Türk yıldıza sahip olmak da oldukça mutluluk verici.

Nevriye kadar olmasa da yüksek yüzdeli oynayan başka bir oyuncumuz daha vardı:Aneta Jekabsone. Yüzde 88'lik 2 sayı isabetiyle oynadı(7/8). Onun için akılda kalan, yaptığı iyi savunma ve hücumda pek gözükmese de eline aldığı topları bir an önce sayıya çevirmesi. İlerisi için umut veriyor açıkcası.

İlerisi için umutla bakamayacağımız bir tablo ise 3. bir uzuna sahip olamamamız. Nevriye ve Matovic çok iyi maçlar çıkartıyorlar ancak onlar kenardayken Nevlin o yeterli katkıyı bir türlü sağlayamıyor. Bugün Matovic erken faul problemine girdi ve 20 dakika sahada kaldı. Geriye kalan 20 dakika da Nevlin o boşluğu tam anlamıyla dolduramadı. Bu ligte pek sorun olmaz ama plaoff'larda ve avrupada umarım canımızı yakmaz bu tablo.


SALON: Tarsus
HAKEMLER:Uğur Özen, Aydın Karaçam, Kamil Gürsoy

TARSUS BELEDİYE (67): Naile İvegin 8 (2 ribaund), Dominique Canty 13 (3 ribaund-2 asist), Özge Yavaş 8 (3 ribaund-1 asist), Kübra Siyahdemir 2, Burcu Taşbaş, Alexis Hornbuckle 7 (6 ribaund-1 asist), Plenette Pierson 17 (6 ribaund), Shyra Ely 12 (5 ribaund-1 asist)

FENERBAHÇE (88): Özge Kavurmacıoğlu, Anete Zogota 14 (3 ribaund–3 asist), Hana Horakova 7 (2 ribaund–5 asist), Birsel Vardarlı 5 (8 ribaund–3 asist), Esmeral Tunçluer 2 (1 ribaund-4 asist), Şaziye İvegin 5 (2 ribaund-1 asist), Nevriye Yılmaz 30 (14 ribaund–5 asist), Ivana Matovic 8 (2 asist), Olçay Çakır, Nevin Nevlin 6 (6 ribaund-1 asist), Angel McCoughtry 11 (5 ribaund–3 asist)

1. PERİYOT: 16-22
2. PERİYOT: 15-31
3. PERİYOT: 23-21
4. PERİYOT: 13-14

Hafta Sonu Spor Ekranı (22-23 Ocak 2011)

22 Ocak Cumartesi

Tarsus Bld. - Fenerbahçe TKBL Maçı - Fb Tv Saat 15:00
Arsenal–Wigan Athletic Premier Lig - Spormax Saat 17:00
M.P Antalyaspor-Fenerbahçe Spor Toto Süper Lig - Lig Tv Saat:19:00

23 Ocak Pazar
Fenerbahçe Ülker -Banvitspor Beko Basketbol Ligi- Spormax Saat:13:00
Dicle  Üniversitesi - Fenerbahçe Acıbadem Aroma Bayanlar 1.ligi - Saat:13:00  (Yayın yok)
Fenerbahçe - Çankaya Bld. Aroma Erkekler 1. Ligi - Saat 15:00 (Yayın Yok)
Real Madrid - Malaga La Liga - Ntvspor Saat:20:00

LeMan'dan Harika Kapak


Yoruma gerek yok sanırsam.

4'lü Finale İlk Öpücük

Bugün önemli bir finalim olduğundan izleyemedim dün akşam maçı. Maç skorunu öğrenemeyip bugün Fb Tv'den verilen maçı aynı heyecanlan izlemek izledim. Ama böyle büyük bir zaferden sonra maç skorunu öğrenmemek ne mümkün ! Bir şekilde öğrendim maç skorunu. 84-70. İnanılmaz değil mi ? Önce son şampiyon Barcelona'yı evinde yen, sonra git finalisti de yen, hem de yine evinde. İnanılmaz bir iş !

Açıkcası skoru bilmeme rağmen maçın tekrarını izlerken son çeyrekte Ömer Onan'ın,Jasikevičius'un 3'lüklerinde yerimden fırladım resmen. Canlı izleyemediğim için o kadar pişmanım ki.

3 çeyrek boyunca başabaş giden mücadelede soğukkanlığını inanılmaz bir şekilde koruyarak kazandı Fenerbahçe Ülker. Zaman zaman kötü olsak da hücumda savunmada yaptığımız, özellikle de son çeyren Ömer Onan'ın savunması, maçın aleyhimizde kopmamasının en önemli sebebiydi. Zaten son çeyrekteki savunmada bize maçı getirdi.

Şüphesiz çok önemli bir galibiyet. Ama bu galibiyete daha büyük anlamlar katmamız ve 1.liğe oynamamız için içerideki tüm maçları kazanmamız lazım. İlk grupta Siena'ya ve Barcelona'ya 1er kez yenilmemiz az kalsın Cholet Basket yenilgisiyle anlamını kaybediyor ve çok iyi olduğumuz grupta bizi 3.lüğe itiyordu. Allah'tan olmadı. Bu sefer işi şansa bırakmamak için diğer maçlar çok önemli bizim için. Eğer böyle devam edersek sanmıyorum bir kaza olsun.

Hata mı, Bilerek mi

Geçen günlerde Dünya Şampiyonu apoleti olan takımımız Fenerbahçe Acıbadem başbakanlık konutunda Başbakanın eşi Emine Erdoğan'ın verdiği yemeğe katıldı. Gerçi bu yemeğe katılmak, siyaseti spora karıştırmak ne kadar doğru orası tartışılır. Neyse bu konuda susayım en iyisi.

Gelelim asıl konuya. Adettendir ya, bu gibi davetlerde hediye olarak isimde davete katılacağınız kişinin isminin yazılı olan bir forma hediye edilir. Buraya kadar herşey normal. Nitekim de öyle yapıldı. Arkasında ''Emine Erdoğan'' yazılı bir forma hediye edildi. Buraya kadar da herşey normal. Normal olmayan ise formanın voleybol forması değil, futbol forması olmasıydı ! Eee nolacak, forma formadır diyebilirsiniz. Ama basına verilen  pozda ''Emine Erdoğan'' yazan kısımda Ülker'in kocaman sponsorluk yazısı var. Eee bu şimdi nedir arkadaş ?  Bu şampiyonlukta, bu şampiyonluğu geçtim, Türkiye Ligi şampiyonluğunda en büyük pay kesinlikle Acıbadem Sağlık Kuruluşuna aittir. Kimse kendini kandırmasın, eğer bu sponsorluk olmasaydı bu şampiyonlukların hiçbiri olmazdı. Neden  böyle yapıldı bilmiyorum, ama benim aklıma birkaç bir şey geliyor.

1) Bilindiği üzere Ülker grubu hükümete yakınlığı ile bilinen bir grup. Second Lady'e verilecek formada onun isminin bulunması daha güzel olur değil mi ?

2)Yine bilindiği üzere Mehmet Ali Aydınlar ve Aziz Yıldırım arasının açık olduğuna dair haberler var. Bunun da en büyük sebebi gelen bu başarılardan sonra Mehmet Ali Aydınlar'ın başkanlık için büyük bir aday durumuna gelmesi ve başkan olmak istediğini de açıkca dile getirmesi. Bu sezon sanırım bu sponsorluk anlaşması bitiyor. Aziz Yıldırım da bu anlaşmayı uzatmak istemeyip, Mehmet Ali Aydınlar'ın elini daha fazla güçlendirmek istemediğinden onu bu tür davranışlarla küstürmek istiyor olabilir.

3)Voleybol forması daha açık seçik. Müstehcen yani. Onun yerine daha mutaassıp bir forma olan futbol forması da daha uygun bir hediye olabilir diye düşünmüş de olabilirler. Ne de olsa bu kafa yapısında olan kişiler tarafından yönetildiğinden bu ülke, mütasıp forma daha uygun bir hediye olacaktır.

4)Yabancı sporcular bizim ülkeyi yöneten insanların ve onların eşlerinin tiplerini görünce Türk insanının genel tip yapısıyla ilgili ne düşünüyorlar gerçekten merak ediyorum. Bunun konuyla alakası yok ama yazmak istedim.

Sonuç olarak bu başarılarda büyük emeği olan sponsora karşı yapılmış büyük bir ayıp. Bilerek, veya yanlışlıkla. Bir de futbol hariç diğer branşların formalarını Feneriumlarda bulmak oldukça zor.Oraya da çeşitli kuruluşlar sponsor oluyor, reklam veriyor. Ancak o kuruluşun isminin yazılı olduğu formayı bulup ölümsüzleştirmek çok zor. Bu da ayrı bir konu ya.

Rakip Galatasaray

Bu sene herşey avrupada 4'lü final üzerine kurulmuştu. Sezon biter bitmez, şampiyonluğun bir gün sonrasında Diana Taurasi alınmıştı. Daha sonra İvana Matovic, son dünya şampiyonasının mvp'si Hana Horáková, Anna Vajda transferleri ve zaten elimizde olan Penny Taylor. Herşey de çok güzel başlamıştı oysa ki. Gs MP'ı yenip cumhurbaşkanlığı Kupasıyla başlamıştık sezona. Ligdeki ilk maçımız olan Panküp Kayseri maçı bir kazaydı. Ama ondan sonra kimse bileğimizi bükemedi, ne ligde ne avrupada.


Dedim ya herşey güzel gidiyordu. Taurasi'nin doping olayına kadar. O andan itibaren takımın üzerine karbulutlar dolaşmaya başladı. Sonrasında gelen Didem Akın olayı. Ama herşeye rağmen takım önüne geleni mağlup etmeyi biliyordu. Taurasi gitti yerine hemen Angel McCoughtry transfer edildi. Tamam herşey tekrar düzeliyor derken ansızım patlak veren Penny Taylor olayı çıktı. Dün takım için çok önemliydi. Penny Taylor ve Taurasi yoksa bu takımda mı yoktu acaba ? Onun için en önemli sınavıydı dün geceki maç takımın. Ama geride kalanlar gösterdi ki, bu takım her türlü takım olduğunu ispatladı ve maçı kazanmasını bildi.

Bu sonuçla 10'da 10 yaparak gruplardaki en iyi takım olduk. İnanılmaz değil mi ? 10  maçta 10 galibiyet. Kimi zaman geriden gelip çevirdik, kimi zaman başabaş giden maçları yıldızlarımızın ekstralarıyla yendik, kimi zaman maçı tee ilk çeyrekten kazandık. Geçen sene bize bunu kadın voleybol takımımız yaşatmıştı. Namağlup finale çıkmışlardı. Umarım bu sene bu takım finale kadar namğlup çıkar, ve finali de kazanır bu başarıyı bir üst kademeye çeker.

Bir üst turda rakibimiz mi kim ? Son 16 takım arasına kalan takımlardan son sırada olan Galatasaray MP. Maç programıysa şöyle;


01.02.2011 Fenerbahçe - Galatasaray Medical Park (Caferağa Spor Salonu)
04.02.2011 Galatasaray Medical Park - Fenerbahçe (Abdi İpekçi Spor Salonu)
09.02.2011 Fenerbahçe - Galatasaray Medical Park (Caferağa Spor Salonu) *
*3.maç ilk iki maçı da bir takım kazanmazsa oynanacak.

Son bir notsa fenerbahçe.org'a, Fb Tv'ye; 
Federasyon açıkladı, bu seneden itibaren ligin adı Bayan Basketbol değil, Kadın Basketbol ligi diye. Ama bizimkiler hâlâ inatlar bayan kelimesini kullanıyorlar. Hatta sanki nazire yaparcasına altını çizmişler siteye giriş fotoğrafında.

Diana Taurasi & Penny Taylor

Diana Taurasi ve Penny Taylor. Bu camianın aynı anda görebileceği en büyük iki sporcu. Bizim için forma önemlidir ama o formayı hakkıyla taşıyanların da yeri ayrıdır bu kalplerde. Penny geçen sene gelmişti bu takıma. Geldiği ilk andan beri kendisini kabul ettirmişti bizlere. Taurasi ise bu sene katıldı takıma. İlk transfer haberinden itibaren en azından ben de büyük heyecan uyandırdı. İlk formayı giydiği andan itibaren de o da artık vazgeçilmezdi bizler için. Ve şüphesiz ki hep de öyle kalacaklar.

Ardından şu ansızım doping olayı çıkageldi. Dünya basketbolunun şu an oynayan 1 numarası ve gelmiş geçmiş en iyi kadın basketbolcuları arasında da ilk 3'ü zorlayacak Taurasi'nin İstanbul Üniversitesi maçında yaptığı(!) doping. Kariyerinde hiç böyle bir şey yapmadığını, yapmayacağını defalarca tekrar etmesine rağmen kimse inanmadı(yönetimden) ona. Sorgusuz sualsiz, ve de kamuoyunu yeterli derecede aydınlatmadan, geride kalan bilgi kirliliği ile birlikte sessiz sedasız yolladılar Taurasi'yi.

Hemen bu olayın ardından Penny Taylor'a çıktı doping testi için çekilen kura. O inanıyordu arkadaşı Taurasi'ye. Yapmadığını biliyordu. Bir oyuna getirilmiş olduğunu düşünüyordu. Kendinin de o oyuna getireleceğini düşünyordu. İnat etti güvenmedi, Hacettepe'deki laboratuara. Sonunda da Köln'e yolladı numunesi.

 En iyi arkadaşı anlanmadan, dinlenmeden konulmuştu kapı önüne. Kendisi de ansızın aynı kaderi paylaşabilirdi. Panküp Kayseri maçında belliydi rahatsızlığı. Agresifti o maçta. Bi şeyler olduğu belliydi. Ama biz ''yok canım, hakemlere sinirlenmiştir faulleri çalmıyorlar ya'' diye kendimizi kandırdık. Ama ne yazik ki son birkaç gündür ayyuka çıkan haberler doğru çıktı ve Penny Taylor gitti. Ortalıkta o kadar haber dolaşırken bunu en son fenerbahçe.org açıkladı. O da medyadan duymuş olsa gerek. Ne de olsa orası sadece futbolcu yalanlama ve Aziz Yıldırım'ın yaptığı inşaatları tanıtma platformu ya.

Sezon sonunda Alex gidecek diyorlar. İnanın Alex'in gideceğini duymak, bu haberi duymak kadar üzmezdi beni. Şu futbolun berbat olduğu günlerde onlardı bizim yüzümüzü güldüren. Ama onlar da üzdü bizi.








 Galatasaray MP maçı sonrası Taurasi ve Taylor

FenerBlog