Uyku Sersemliği

Buca karşısında oynadığımız oyunun özetiydi bu. Elbetteki penaltı sürecine kadar olan oyunun. Hani uykudan yeni kalkmışsınızdır, hayata hala tek gözünüzle bakıyorsunuzdur, diğer gözünüz eliniz tarafınfan ovuşturulduğu için. Yataktan kalkıp tuvalete gitmek gözünüzde ne kadar büyür değil mi ? Fenerbahçe'de ilk 60 dakika öyleydi. Herşeye üşenir, ne yaptığını bilmez haldeydi. Hala alarmı 5 dakka erteleme derdinde. Nassı olsa geç kalmayacakmış gibi işe. Erteleye erteleye 60. dakkaya kadar erteledi. Bir 5 dakka daha erteleseydi, otobüsü kaçıracak,  işe geç kalacak ve bu yüzden belki de kovulacaktı ! Hem de terfi etme fırsatı varken. 60. dakikadan sonraysa elini yüzünü yıkamış, sucuklu yumartalı kahvaltısını mideye götürmüş, üstüne bir de kahvesini içmiş gibi dinçti artık. O terfiyi istiyordu ! Önünde az bir zamanı kalmıştı ancak istiyordu işte. O 60 dakkayı, 30 dakkada telafi edecek kadar da hırslıydı da şimdi. Nitekimde istediğini almıştı 90 dakikanın sonunda.

Maçtan önce kimin aklına gelirdi ki son 30 dakikaya 2 farklı mağlup gireceğimiz ? Hem de bu kadar, belki de sezonun en kötü oyunuyla ? Kimsenin aklına gelmezdi herhalde. Peki kimin aklına gelirdi ki, Guiza'nın oyuna girip galibiyet golünü atacağı ? Açıkcası bu kadar kötü oynarken bile skor olarak avantajı elimize geçiriyorduk, duran toplar sayesinde. Ama ne ilginçtir ki Alex bile duran topların hepsini kötü kullandı. Hatta beraberlik golü de kötü kullandığı duran top sayesinde oldu. 

Bucaspor ile bu sezon 3 maç yaptık ve kalemizde toplam 8 gol gördük. Bir maçı da kaybettik. Ligin en az gol atan takımından 3 maçta 8 gol yemek, biri de sezonun belki de en önemli maçında, futbolcuların Buca'yı biraz hafife aldıklarının gösterir gibi. Sanki nasıl olsa atarız düşüncesiyle. Volkan bile konsantrasyon problemi yaşıyordu. Yediği golleri iyi konsantre olmuş bir Volkan asla yemezdi. Semih ise işin kolayına kaçıyordu.Kolay penaltı almak için posizyonları harcıyordu. Yobo ise 1'e 1 yakalandığı oyuncuya topa vurmasına izin veriyordu. Kaleden, santrafora kadar bir sorun vardı. Bir tek Emre aradan sıyrılmış arkadaşlarını uyandırmaya çalışıyordu. Gökhan Gönül'ün ilk 60 dakikayla son 30 dakikadaki oyunu siyah ile beyazdan bile daha zıt.

Bence maçı değiştiren adam Stoch oldu. Son haftaların kader adamı. Ama hala neden ilk 11'de başlayamıyor anlamış değilim. Büyük ihtimal haftaya da yedek kulübesinde olacak. Hatta Dia da iyleşirse yedek kulübesindeki 2. alternatif olacak. Dia takım iyiyken iyi, asla takım kötüyken iyi bir şeyler yapmıyor. Ama Stoch takım kötüyken sahneye çıkabilecek bir oyuncu, ki çıkıyor da. Galatasaray maçından beri sonradan girip katkısı büyük takıma.


Güiza'yaysa denilecek kelime bulamıyorum. Artık futbolu aştı onun olayı. O gözyaşları, daha önceki haftalarda yedek kulübesindeyken veya tribündeykenki heyecanı, bu takıma gerçekten değer verdiğinin göstergesi. Ben asla Güiza'nın kötü bir oyuncu olmadığını savunanlardanım. Hatta en eleştirilen zamanlarda onu savunan bir yazı bile yazmıştım. Şansa değil de, şansızlığa inanan biri olarak Güiza'nın sadece şansız bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. 


Bu maç gösterdi ki kalan 4 haftada iki takımda puan kaybı yaşayabilir. Kalan maçlarımız hedefsiz takımlarla artık. Ancak bu da bir tehlike, rakip takımın futbolcularının rahat olacak olması, ve kendilerini gelecek sezon daha iyi bir takımda oynamak için göstermek isteyecekleri maçlar olacak  Fenerbahçe maçları. O yüzden işi şansa bırakmadan, bizi bu uzun süreçte liderliğe getiren futbolu devam ettirmemiz lazım. Elbette Bucaspor maçının ilk 60 dakikasındaki futbol hariç.

http://aysbergselspor.blogspot.com
Yazıyı Paylaş!

0 Response to "Uyku Sersemliği"

Yorum Gönder

FenerBlog